''Bu blogda yayınlanan yazılar 5486 sayılı fikir ve sanat eserleri kanununun koruması altındadır.Blog sahibinin izni olmaksızın blog yazıları kısmen veya bütün olarak alıntılanamaz''

8 Eylül 2019 Pazar

Bülbülderesi Mezarlığından Bir Portre : Yusuf Atılgan



9 Ekim 1989'da Vefat eden , Türk Romanın usta isimlerinden Yusuf Atılgan'ın Bülbülderesi Mezarlığında yattığını biliyormuydunuz? 




                                                                  YUSUF ATILGAN




        Rahatsınız.

          Hem ne kolay rahatlıyorsunuz.

             İçinizde boşluklar da yok.



              Neden ben de sizin gibi olamıyorum?
                Bir ben miyim düşünen?
                  Bir ben miyim yalnız?

                                                                 (Aylak Adam - Yusuf Atılgan)



                                                                   Peki Yusuf Atılgan kimdir ?

                                                                          ( Refik Durbaş’dan )


Manisa’da Spil Dağı’na yakın Göktaşlı Mahallesi’nde günlerin pusulası 27 Haziran 1921 tarihinin sabahını gösterirken nasıl dünyaya geldiğini anlatıyor.

O gün evde çamaşır yıkama hazırlığı vardır. Annesi Avniye Hanım hafif bir ağrı duyar, ama önemsemez, biraz sonra da bir çocuk doğuracaktır.

Adını Yusuf Ziya Atılgan koyarlar. Bir yıl sonra Yunanlılar kenti yıkarak Manisa’dan çekilirler. Baba Hamdi Bey de ailesini alarak Manisa’nın 20 km. ötesindeki Hacırahmanlı köyüne yerleşir ve bir bakkal dükkânı açar.

Burada bir oğlu daha olacak ve adını Turgut koyacaktır.
İlkokula Hacırahmanlı’da başlar, 1944’te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezun olur.
Ertesi yıl altı ay askerlik sonrası Akşehir Maltepe Askeri Lisesi’nde öğretmenlik yapar.


Yusuf Atılgan (19211989), 1945’te “hücre teşkil ederek Komünist Partisi’ne girmekten” hapis yatmış, öğretmenliği elinden alınmıştı.

1958’de “Aylak Adam” romanıyla Yunus Nadi Roman Armağanı’nda ikinciliğe değer görülen Atılgan’ın “Anayurt Oteli” adlı romanı Ömer Kavur tarafından beyazperdeye uyarlanmıştı. Ama polisin yakasına yapışması gecikmeyecektir.

Çünkü fakültede okurken İlerici Gençler Derneği’ne üye olmuştur. 22 Mart 1945’te de “Fakülte kampında Tahsin Berkem ve Mustafa Göksu, Kenan Uluğ ile birlikte hücre teşkil ederek komünist partisine girmekten” o zamanın Ceza Kanunu’nun 141. maddesine göre altı ay ceza alacak; on ay Sansaryan Han ile Tophane Cezaevi’nde kaldıktan sonra da 25 Ocak 1946’da serbest bırakılacaktır, tabii öğretmenliği elinden alınarak…

Ardından Hacırahmanlı’ya dönecek ve 1947’de babasını kaybedince de köydeki bütün işleri üstlenecektir.
Köyde, lisede başladığı şiir, öykü çalışmalarını sürdürür. Bu arada Tercüman gazetesi bir öykü yarışması açmıştır. Yarışmaya “Nevzat Çorum” adıyla katılır. “Evdeki” başlıklı öyküsüyle birinci olurken ikinciliğe “AcıBuruk” ile Erdal Öz, “Karşı Tepeler” ile Salih N. Taçalan değer bulunmuştur. Fakat bütün ısrarlara karşın gerçek adını açıklamayacak, köyünde yaşamını sürdürecektir.

1958’de bu kez “Yusuf Atılgan” adıyla katıldığı Yunus Nadi Roman Mükâfatı yarışmasında “Aylak Adam” romanıyla ikinciliği kazanacaktır. İlk yarışmada kendi isteğiyle adını açıklamazken ikincisinde birinci Fakir Baykurt’un “Yılanların Öcü” ile üçüncü Ömer Sakıp’ın “Ne Ekersen”i Cumhuriyet’te tefrika edilirken romanı “Aylak Adam” bu kez okuru ile buluşamayacaktır; ertesi yıl Varlık Yayınları arasında çıkana kadar…1959’da öykülerini “Bodur Minareden Öte”de toplar ve bir uzun suskunluk döneminden sonra 1973’te “Anayurt Oteli” yayımlanır. Rakısından bir yudum aldıktan sonra “Anayurt Oteli”ni anlatmaya başladı: “Manisa’da Anavatan Oteli diye bir otel vardı. Babamla Manisa’ya her gidişimizde Anavatan Oteli’nde kalırdık. Çünkü otelin sahibi babamın iyi arkadaşıydı. Oteli de Ahmet Efendi ile oğlu Zebercet işletirdi. Romandakinin tersine Zebercet babası, Ahmet Efendi oğluydu. Bir gün bu oteli yazma isteği doğdu içime. O sıralar arkadaşlarla Birgi’ye gideceğiz. Gece Aydın’da bir otelde kaldık. Bir otel işte. Kapıdan giriliyor, karşıda yukarıya çıkan bir merdiven var. Kâtibin yeri de bu merdivenin altında. Önünde bir küçük masa. Gece arkadaşımla konuşurken ‘Yahu’ dedim, ‘Bu adamın buradaki hayatı ne olabilir?’ Merdiven altında oturan bir adam. Nasıl bir adamdır bu? Üstelik benim bunaldığım zamanlar. Böyle bir ikilem içinde olduğum bir durum. Anavatan Oteli ile bu adamı birleştirdim, kendi ruh durumumu da yansıtmaya çalıştım. Bu roman çıktı.” Vakit ilerlemişti. Yusuf Abi iki dubleden fazla içmezdi zaten. Oğlu Mehmet evde bekliyordu. Birlikte resim yapacaklar, ona “Ekmek Elden Süt Memeden” masallar anlatacaktı. Anıları ve yazılarını bırakarak bu dünyadan gitti, bir daha da gelmedi. 


Yusuf Atılgan’dan üç yıl önce vefat eden Annesi Avniye Hanımın Vefat ilanı.



Vefatının ertesi günü Milliyet Gazetesine yazılan taziye yazıları.




Arkadaşı  Şair Ülkü Tamer, Yusuf Atılgan’ı Anlatıyor;

-          Dünyanın en sesiz insanlarından biriydi.
-          Başkaldırmanın fısıldısı.
-          Okyanusun içinden usulca akan dere.
-          Kaplanın yüreğindeki kuş tüyü elmas.
-          Kır çiçeğinin tarihe direnişi.

Hasan Pulur Anlatıyor;

VEDAT Türkaliyeni çıkan "Komünist" adlı kitabında, "Türkiye Komünistleri"nin bir dönemini anlatır.(X)
Asıl adı "Abdülkadir Pirhasan" olan Vedat Türkali, askeri öğretmendir, İstanbul Edebiyat Fakültesi'nde okurken, gizli Komünist Partisi TKP'ye girmiş, Kuleli ve Maltepe Askeri liselerinde Edebiyat öğretmenliği yapmış, 1951'de yüzbaşı iken tutuklanmış, 9 yıla mahkum olmuş ve cezasını çekmiştir.

VEDAT Türkali'nin TKP'ye birlikte girdiği bir arkadaşı da Yusuf Atılgan'dır, ikisi de Akşehir'deki Maltepe Askeri Lisesi'nde öğretmendirler, lakin, o, Vedat Türkali'den uzak durmakta, karşı görüşteki insanlarla dostluk kurmaktadır; Vedat Türkali buna bir anlam veremez.

Derken, bir gün, Yusuf Atılgan'ı alıp götürürler, altı aya mahkum edip, ordudan çıkarırlar. Yusuf Atılgan sorgulamada da, mahkemede de Vedat Türkali'yi ele vermez, konuşmaz.
Yusuf Atılgan, yıllar sonra, edebiyat dünyasında "Aylak Adam" "Anayurt Oteli" gibi romanlarıyla tanınır.

VEDAT Türkali kitabında, Yusuf Atılgan için şöyle yazar:


"(...) Yirmi yıl semtimize uğramadı bir daha Yusuf. Bütün aramalarımızı karşılıksız bıraktı. Onca yıl sonra, ortalara çıkınca, iki yazar olarak dostça sürdü gene arkadaşlığımız."

Yusuf Atılgan'ın, Vedat Türkali'ye söylediği şudur:

"Diretemez de sizlere kötülüğüm dokunur, yargılamada da gördüğüm alçak birilerinin durumuna düşersem, diye korktum!"
Vedat Türkali, Yusuf Atılgan konusunu şöyle noktalar:

SANIRIZ "döneklik"le adam olmanın, farkını anlamışsınızdır.




                                                        Yazarın  Bülbülderesi Mezarlığında ki Kabri
       

Yusuf Atılgan önemli müzisyenlerden Durul Gence’nin Ablası Serpil Gence ile evliydi 

                                                              

Durul Gence bir dönem Fatma Girik ile Nişanlanıp ayrılması ile gündeme gelmişti.





Yayıncı Baki Kurtuluş, Durul ve Serpil Gence'nin halalarının eşidir.


Eşi Serpil Gence'nin sözleriyle Yusuf Atılgan:

''Herkes Yusuf Atılgan'ı köy yazarı olarak tanımlıyor. Vurgulanan bir şey bu. Ama çok kentli biriydi.
Ailesi göçmen. Babası kol memuru. Manisa yakılıp yıkılınca, yakın bir köye kaçılmış.
Orada yaşayan herkes gibi klasik bir Türk ailesi gibi değildiler zaten.Göçmen olmalarının da önemi var''



                               Oğlu Mehmet Atılgan Babasını Anlatıyor;

                                   '' Babamda hep sevgi arayışı vardı ''