''Bu blogda yayınlanan yazılar 5486 sayılı fikir ve sanat eserleri kanununun koruması altındadır.Blog sahibinin izni olmaksızın blog yazıları kısmen veya bütün olarak alıntılanamaz''

12 Ağustos 2022 Cuma

Sadrazam İbrahim Ethem Paşa Ailesi

Osmanlı İmparatorluğuna Vali, Kaptan-ı Derya, Sadrazam ve Serasker olarak hizmet eden Koca Hüsrev Paşa, Padişah II. Mahmut döneminde Yeniçeri Ocağının kaldırılması sonrası kurulan yeni düzenli ordu Asakir-i Mansure-i Muhammediyye 'ye geçiş sürecinde kilit rol oynamıştır.1827 yılında bu yeni ordunun subay kadrosu, Koca Hüsrev Paşa'nın yetiştirdiği 70-80 kadar evlatlığından oluşan bir çekirdek guruba sahiptir. Hüsrev Paşa'nın Tunus'tan alıp Kalyoncu neferlerine giydirdiği Fesin,Sultan Mahmut tarafından çok beğenilmesi sonucu  Fes, Osmanlı İmparatorluğunun resmi kıyafeti haline gelmiştir.                                                           

Sultan II.Mahmut'un fikirlerine değer verip hürmet gösterdiği Hüsrev Paşa, yetiştirdiği iki Paşanın Sultan'ın damadı olmasını sağlamıştır.Kendisi de.çocuk yaşta Abhazya'dan getirilip Enderunda yetiştirilen  Koca Hüsrev Paşa, himayesine aldığı 100 kadar çocuğu yetiştirip Osmanlı bürokrasisinde görev almalarını sağlayarak kendi nüfuz alanını genişletme  yolunu seçmiştir.

Çocuğu olmayan Koca Hüsrev Paşa'nın himayesine alıp yetiştirdiği çocuklardan biri de Sakızlı bir köle olan İbrahim Ethemdir.3 yaşında köle pazarından satın alınan çocuk, Hüsrev Paşa'nın küçük eşi tarafından evlat edinilerek sevgiyle büyütülmüştür.                                                                                               

                                                                        



Reform yanlısı Padişah II. Mahmut, Avrupa'daki bilimsel gelişmeleri takip etmek amacıyla yurtdışına öğrenci gönderme kararı alır.Koca Hüsrev Paşa Kaptan-ı Derya görevini sürdürdüğü sırada, aralarında İbrahim Ethem'in de bulunduğu yeteneklerine güvendiği 4 evlatlığıyla birlikte padişahın karşısına dikilir ve onların eğitim için Fransa'ya gönderme isteğini Padişaha kabul ettirir.Devlet hazinesinden 1000 frank harcırah verilen bu çocuklar Fransız Seyyah ve Şarkiyatçı Amadee Jaubert'e teslim edilir.Yelkenli bir gemiye bindirilen çocuklar 40 günlük bir seyahatin ardından 1931 yılının Şubat ayında Marsilya limanına varır ardından da Paris'e geçerler.Mart ayı sonunda burada dönemin en ünlü hazırlık okullarından birinin sahibi olan Jean-Françoise Barbet'e teslim edilen çocukların arasına Hüsrev Paşa'nın yetiştirdiği çocuklardan biri daha katılır.5 yıl sonra çocuklardan ikisi geri dönerken İbrahim Ethem'in de aralarında bulunduğu 3 tanesi eğitimine devam etmiş.1835 yılında Paris'teki Madencilik okulu Ecole des Mines'e başvuran İbrahim Ethem, burada yabancı öğrenci statüsüyle eğitim almaya hak kazanır.
1840 yılında Sultan Abdülmecid tarafından nişan-ı iftiharla ödüllendirilen Barbet'e nişanın yanında Mustafa Reşid Paşa imzalı bir mektup gönderilir ve ''İmparatorlukta Islahat ile medeniyetin terakkisine olan katkıları'' dile getirilir.Barbet ise.reklam için bu mektupları yayınladığı kitapçığın sonunda ''Belki bir gün Paris'te eğitilen Genç Türkler, Babıali'nin kurullarında yerlerini aldıklarında, eğitimlerinin ilk dönemlerini hatırlayacak ve dolayısıyla düşüncelerinde Fransa'nın lehine bir hava oluşacaktır'' ifadelerine yer vermiş.                           
Koca Hüsrev Paşa'nın 4 evlatlığının teslim edildiği Amadee Jaubert , Fransayı  Osmanlı, Mısır ve İran'da temsil etmiş bir Diplomattır.Türkçe, Arapça ve Farsça eğitimi almış olan Jaubert Napolyonun güvenini kazanmış ve onunla birlikte 1798 yılındaki Mısır seferinde bulunmuştur.Akka'da Cezzar Ahmet Paşa'yla  görüşme görevini yerine getiren jaubert, 1805 yılında onun davetiyle Anadolu'yu gezmiş Orta ve Doğu Anadolu'daki Hristiyan azınlıklar hakkında bilgi toplamıştır.Aynı yıl içinde tüccar görünümünde bir ajan olarak İran'a gitmeyi hedeflerken Doğu Beyazıt Paşası tarafından 4 ay hapsedilen Jaubert, Paşa'nın ölümünden sonra misyonunu tamamlamak için İran'a gider ve burada Fransa'yla İran arasında Rusya ve İngiltere'ye karşı ittifak kurulması için görüşmelerde bulunur.Görevini başarıyla tamamladıktan sonra da Fransız İmparatorluğunun kontrolü altındaki Polonya'ya geçer ve Napolyon'la yeniden biraraya gelir.Amadee Jaubert Napolyonun çöküş döneminde de Fransa'nın İstanbul büyükelçiliği görevinde bulunmuştur.Diplomatik kariyerinin sonlanmasının ardın da hayatını eğitimci  ve yazar olarak sürdürmüştür.
                                                                                                 

8 yıllık bir eğitimin ardından Paris Maden Okulu Ecole de Mines'den Maden Mühendisi olarak mezun olan İbrahim Ethem, hemen yurda dönmek yerine mesleki gezilerde bulunmuş, Avrupadaki maden ocaklarını ve madencilik eğitimi veren okulları incelemiştir.1838 yılında yurda dönmesinin ardında da Hüsrev Paşa'nın telkiniyle Meclis-i Dar-ı Şüray-ı Askeri'de Miralay rütbesiyle göreve başlamıştır.Bu kurulun amacı askerlikle ilgili  yasaları, yönetmelik ve genelgeleri hazırlamaktır.Birkaç ay sonra görevden alınmasını isteyen İbrahim Ethem önce Sarıyer Bakır Madeni Müdürlüğüne sonra 1842'de Gümüşhane Gümüş Madeni Müdürlüğüne,1845'te de Ergani ve Keban Madenleri Müdürlüğüne atanmıştır.                                                           



İstanbul'a döndükten kısa sonra Mirliva rütbesine terfi eden İbrahim Ethem Paşa, 1851 yılında Mabeyn-i Humayun Ferikliğine atanır.Bu görevi sırasında Sultan Abdülmecid'e Fransızca dersleri vermesi sayesinde onunla kurduğu dostluk devlet kademelerinde hızla yükselmesini sağlar.1853 yılında Kırım ve Svastopol'deki inceleme gezilerinden sonra 1856 yılında Dışişleri Bakanlığına tayin edilir.5 ay sonra görevinden azledilen paşa ,1859'da Ticaret Nezaretine, 1871'de Nafia Nezaretine tayin edilir.Berlin Konferansına katılan Sadrazam Mithat Paşa başkanlığındaki heyetin üyelerinden biri de İbrahim Ethem Paşadır.

                        İbrahim Ethem Paşa'nın Sadrazam olana kadar bulunduğu görevler:


Mithat paşa'nın azledilmesinden hemen sonra 5 şubat 1877'de Sultan II.Abdülhamid tarafından Sadrazamlığa atanan İbrahim Ethem Paşa 11 ay sürdürdüğü bu görevinden Rusların ilerleyişinin durdurulamadığı Osmanlı-Rus savaşının en hararetli döneminde 11 Ocak 1878, tarihinde azledilir.Aradan 14 ay geçtikten sonra Viyana sefirliğine atanır ve bu görevini 1883 yılına kadar sürdürür.26 Şubat 1883 yılında başlayıp 2,5 yıl süren Dahiliye Nazırlığı Osmanlı devletinde yürüttüğü son görev olur.
Mason olan İbrahim Ethem Paşa'nın devlet kademelerinde yükselmesinde Masonların desteği olduğu biliniyor.Etrafında dindarlığıyla tanınan Ethem Paşa, çabuk hiddetlenip bağırıp çağırdığı için de ''deli corci''' lakabıyla anılırmış.
20 Mart 1893 tarihinde vefat eden İbrahim Ethem Paşa, Üsküdar Mihrimah Sultan Camii haziresinde medfundur.
                                                                       

İbrahim Ethem Paşa ilk ve kayıtlara göre tek evliliğini 21 Ocak 1841'de henüz 23 yaşındayken kimilerinin Yağlıkçılar Kethüdası olduğunu söylediği Yağlıkçı Hacı Mustafa bey'in kızı Fatma Şerife hanım ile yapar.Hakkında ayrıntılı bilgi bulunmayan Fatma Şerife hanım eşinden 10 yıl sonra vefat etmiş ve onun Mihrimah Sultan Camii haziresindeki mezarının yanına gömülmüştür.
İbrahim Ethem Paşa ve Fatma Şerife hanım'ın sırasıyla Osman Hamdi, İsmail Galip, Mustafa Mazlum, Abdullah ve Halil Ethem isimlerini taşıyan 5 oğlu dünyaya gelmiş,dördüncü çocukları Abdullah 6 yaşındayken hayatını kaybetmiştir.Aile soyadı kanunundan sonra Ethem ismine benzerliği sebebiyle ''Eldem'' soyadını almıştır.                                                                                                                         



OSMAN  HAMDİ BEY

İbrahim Edhem Paşa'yla Fatma Şerife hanım'ın en büyük çocuğu Osman Hamdi, 30 Aralık 1842 yılında İstanbul'da dünyaya gelir.İlk eğitiminin ardından Marif-i Adalet sarayında eğitime başlayan Osman Hamdi, bir kaç yıl sonra ailesi tarafından Paris'e hukuk eğitimi almaya gönderilir.Hukuk Fakültesinde eğitimine devam ederken, bir yandan da Güzel Sanatlar Okulunda derslere katılarak ve Fransa'nın iki ünlü fotoğrafçısı Gerome ve Boulanger'in yanında çıraklık yaparak fotoğrafçılık ve resim eğitimi de almış olur.



Eğitiminin ardından Paris'te tanıştığı Agarit Charlotte Gay isimli bir hanım'la birlikte yaşamaya başlayan Osman Hamdi bey'in on yıl süren bu ilişkiden Fatma ve Melek isimlerinde iki kızı dünyaya gelir.(Önceki evliliğinden bir kızı olan Agarite hanım ilişkileri başladığında 30 yaşındadır, Osman Hamdiyse 24).1869 yılında henüz 27 yaşındayken Türkiye'ye çağrılan ve Bağdat'ta Yabancı işler müdürlüğünde görevlendirilen Osman Hamdi bey, burada Vali Mithat Paşa'yla uyum içinde çalışmış ve onun hürriyetçi fikirlerini benimsemiştir.Mithat Paşa'yla birlikte Bağdat'a gelen (Sedat Simavi'nin babası) Hamdi Simavi, yazar Ahmet Mithat Efendi ve Köse Raif Paşa'da Osman Hamdi bey'in dostluk kurduğu isimler arasındadır.Bağdat'ta tanıştığı farklı kültürlerden insanlarla başından geçen maceralar Osman Hamdi bey'in dostu Alman yazar R. Lindau tarafından 'Bir Efendinin Hikayeleri' isimli kitaba konu edilmiştir.

 Osman Hamdi bey İstanbul'a döndükten sonra Saray Protokol Müdür Yardımcısı olur.Bu görevdeyken komiser olarak katıldığı Viyana'daki bir enternasyonel sergide tanıştığı Marie hanım'la evlenir.Çiftin bu evlilikten Melek, Edhem ve Nazlı isimlerini taşıyan üç çocuğu dünyaya gelir.(Mari hanım evlendikten sonra Naile adını almıştır)

1875 yılında Hariciye Umumi Ecnebiyye müdürlüğüne ardından da Matbuat-ı Ecnebiyye müdürlüğüne getirilir.Bir süre de Kadıköy Belediye Başkanlığı yapar.Bulgaristan olaylarını tetkik için kurulan heyette de yer alan Osman Hamdi bey, Türk-Rus savaşı esnasında gönüllü birliği kurulması için büyük gayret sarfetmiş ve bu birlikte asker olarak görev yapmıştır.

Bir sene sonra Sultan II. Abdülhamid'in kurduğu ilk güzel sanatlar okulu Endüstre-i Nefise mektebine müdür olarak atanır.Osmanlı imparatorluğu topraklarındaki eski eserlerin korunması için mevcut olan yasayı düzenleyerek yeniden yürürlüğe sokan, müze müdürlüğü yaptığı sırada pek çok arkeolojik kazının yapılmasına öncülük eden Osman Hamdi bey bu kazılarda bulunan eserlerin sergilenebillmesi için devlet yöneticilerini ikna ederek İstanbul Arkeoloji Müzesinin kurulmasını sağlamıştır.

24 Şubat 1910 tarihinde hayatını kaybeden Osman Hamdi bey, hangi görevde olursa olsun ressamlık ve fotoğrafçılığı ihmal etmemiştir.Resimlerini en çok Kocaeli Gebze Eskihisar'daki yazlığında yapmıştır.
Osman Hamdi bey'in ölümünden sonra Müzeyi Hümayun ve Sanayi-i Nefise'nin başına kardeşi Halil Ethem Eldem geçmiştir.

Osman Hamdi bey yaşadığı dönem, bazı özellikleri ve eylemleri yüzünde okları üzerine çekmiştir.Resim ve heykele olan ilgisi,arkeolojik kazılarda çıkan heykelleri müzede sergilemek istemesi bazı çevrelerce hoş görülmemiştir.Kurduğu müzede odacısından kapıcısına herkesin Fransızca konuşmasını zorunlu hale getirmesi, iki eşinin de Fransız olması, yabancılarla samimiyeti hatta babasının Sakızlı olması onun vatanperver olmadığı, ruhunda ve fikrinde bir maske taşıdığı yönündeki ithamlara sebep olmuştur.



Osman Hamdi bey'in hakkında fazla bilgi bulunmayan, Fransız Agarit hanım'la birlikteliğinden dünyaya gelen ilk çocuğu Fatma hanım, Subay Mehmet Abdullah bey'le evlenmiş ve 3 çocuk sahibi olmuştur.


Osman Hamdi bey'in kızı Fatma hanım


Osman Hamdi bey'in ilk evliliğinden dünyaya gelen ikinci kızı Melek, annesiyle babasının ayrılmasından sonra annesiyle birlikte Paris'e dönmüş ve 15 yaşında hayatını kaybetmiş.


Osman Hamdi bey'in ikinci eşi Marie/Naile hanım.

Osman Hamdi bey ve Naile hanım'ın ilk çocukları Leyla hanım, Maliye Nazırlarından Mehmet Kani Paşa'nın torunu ve Hariciyeci Ahmet Rıfat Paşa'nın oğlu olan Mustafa Vahid bey'le evlenmiş ve iki çocuk sahibi olmuştur.Bu çiftin çocukları Hamdi Vahid bey, Çürüksulu Ahmet Paşa'nın kızı Belkıs Ratib hanım'ın Ethem Menemencioğluyla evliliğinden dünyaya gelen Nihal hanım'ın eşlerinden biridir.

Leyla Vahid, Osman Hamdi bey'in Mihrap/Yaradılış isimli meşhur tablosuna modellik yapmıştır

Leyla Vahid'in dünürleri Çürüksulu Belkıs hanım ve Ethem Menemencioğlu


Osman Hamdi bey'in Sanayi-i Nefise mektebinde Mimarlık eğitimi alan ilk ve tek oğlu oğlu Ethem Hamdi Eldem, Paris sefiri Salih Münir Paşa'nın damadıdır.Babasının ölümünden sonra bir süre amcası Halil Eldem'in yanında müzede çalışan Ethem daha sonra arkadaşlarıyla birlikte mimarlık ve mühendislik bürosu kurmuş ve çalışmalarını bu alanda yoğunlaştırmıştır.

Çorlulu Ali Paşa sülalesinden Bestekar ve Devlet Adamı Mahmut Celalettin Paşa'nın oğlu olan Salih Münir Paşa'nın kardeşi Ayşe Vildan Beler, Mehmet Eymür'ün babası Mazhar bey'in dayısının eşidir.Salih Münir Paşa'nın diğer ünlü dünürleri Viyana Sefiri Mahmut Nedim Paşa ve Köse Raif Paşa'dır.

Ethem Hamdi Eldem 



Osman hamdi bey'in tek oğlu Ethem Hamdi bey ve eşi Kamuran hanım'ın tek çocukları, Paris'te eğitim alan yetenekli bir ressam olan Nevin hanım, 21 yaşını doldurduğu günlerde verem hastalığı yüzünden hayatını kaybeder.Babası Ethem Hamdi bey, soyunun kesilmesine Sayda arkeolojik kazılarında ortaya çıkarılan kral Tabanit'in mezarında yazan şu bedduanın sebep oluğu inancını taşırmış: ''Mezarımın için mücevher filan yok, açan çocuksuz kalsın''.Kralın uyarısına rağmen lahit açılmış.


Osman Hamdi bey'in en küçük çocuğu Nazlı hanım, Hazine-i Hassa Muhasebecisi Mehmet Cemal bey'in oğlu Diplomat Esad Cemal Paker'le evlenmiş.Paker'in anne ayrı baba bir kardeşi Fatma Saime hanım, Osman Hamdi bey'in kardeşi Mustafa Mazlum bey'in eşi ve Cemal Reşid Rey'in anneannesidir.Son evliliğini 1932'de Paris'te Fransız asıllı bir kişiyle yapan Nazlı hanım,1 ağustos 1958 günü hayatını kaybetmiş.

Esad Cemal Paker'in diğer kızkardeşi Hatice hanım, Bülent Ecevit'in anneannesinin kuzeni Kadri Sermet'in eşidir.

Nazlı hanım
Cenan Paker'ın halasının eşi Kadri Sermet'in yeğeni Mesadet Sargut'un eşinin kuzeni Ferit Güngören, Ercüment Karacan'ın üçüncü eşi ve oğulları Ali ve Ömer Karacan'ın anneleri olan Cemile Garan'nın ilk eşi ve Mehmet Ali Birand'n kayınpederidir.

Nazlı-Esad Cemal Paker çiftinin kızları Cenan hanım, İstanbul Üniversitesi eski rektörü Ömer Celal Sarc ile evlenmiş.Ömer Celal Sarc'ın Dahiliye Nazırlığı da yapan babası Mehmet Celal bey, Padişah II. Mahmut'un kızkardeşinin torunudur.

Mehmet Celal bey'in kızkardeşi Nebile hanım, Sadrazam Sakızlı Ahmet Esat Paşa'nın da kardeşi olan Müşir Kazım Paşa'nın (Alpan) eşidir.Çiftin oğulları Süleyman Selami bey, Padişah II. Mahmud'un oğlu Padişah Abdülmecid'in torunu Şehzade İbrahim Tevfik Efendi'nin Tesrid hanım'dan dünyaya gelen kızıyla evli olduğundan hanedanla beraber sürgüne gönderilmiştir.
Şehzade İbrahim Tevfik Efendi'nin eşlerinden Şadiye Sultan, Çürüksulu Bahri Paşa'nın kızıdır.
                                                         


Cenan Paker'in görümcesinin oğlu Metin Mağgönül'ün evlendiği Jale hanım, Ercüment Karacan'ın ikinci, Fikret Hakan'ın ilk eşi olan Lale Sarı'nın kardeşidir.Jale hanım'ın daha sonra evlendiği Ümit Sanver, Evliyazadelerin damadı Sadullah Hamit Birsel'in yeğenidir.
Ömer Celal Sarc'ın amcasının oğlu  Prof. Cem Sar, Ulvi Cemal Erkin'in damadıdır.Sarc'ın diğer kuzenlerinden Hadiye hanım ise Selim Sırrı Tarcan'ın eşidir.



İSMAİL GALİP BEY

1847 yılında doğan İbrahim Ethem Paşa'nın ikinci oğlu İsmail Galip, ağabeyi Osman Hamdi bey'in aksine tüm eğitimini İstanbul'da almıştır.17 yaşında memuriyete başlayan, şuray-ı devletin ardından Tanzimat Dairesi üyeliğine yükselen İsmail Galib ilerleyen yıllarda ağabeyi Osman Hamdi'nin yönettiği müzenin meskukat koleksiyonuyla ilgilenmeye başlamış ve resmi bir görevi olmasa da müzenin nümizmatı haline gelmiştir.


Şuray-ı devlette bürokrat , Müze-i Hümayun'da nümizmat olarak görev yapan İsmail Galib bey, Girit'e müşavir olarak atanıp hastalanmasının ardından yurda döner ve kısa bir hastalığı takiben vefat eder ve Üsküdar'da, kendinden iki sene önce vefat babası İbrahim Ethem Paşanın haziresine defnedilir.

İsmail Galip bey'in 1870 yılında evlendiği Dersan hanım'dan Azize ve (Mehmet) Mübarek  isimlerini taşıyan iki çocuğu dünyaya gelir.

Mübarek Galip (Eldem) ilk eğitimini Süleymaniye Abdi Kamil okulunda aldıktan sonra yurtdışına gönderilmiş, Viyana, Berlin ve Belçika'da eğitim aldıktan sonra yurda dönmüş ve Hariciye Nezaretinde çalışmaya başlamıştır.Sanat tarihçisi Mübarek Galib bey,1901 yılında babasının ölümüyle yarım kalan Müzeyi Hümayun İslami sikkeler kataloğunun üçüncü kataloğunu yayınlamış, 1938'deki ölümüne kadar da Adalet Vekaleti için tercümeler yapmıştır.



Mübarek Galip Eldem, Anadolu Müfettişi Çapanzade Şakir bey'in kızı Fatma Munise hanım ile evlenmiş bu evlilikten Roksan isminde bir kızı, İskender, Hüsrev, Memduh, Galip isimlerinde dört oğlu dünyaya gelmiştir Roksan hanım suikast sonucu öldürülen MİT müsteşarı Hiram Abas'ın annesidir




İsmail Galip bey ve Dersan hanım'ın ikinci çocukları Azize, babasının ölümünden iki yıl sonra 17 yaşındayken kendisinden on yaş büyük diplomat Alişanzade İsmail Hakkı bey ile evlenir.Ailede otoriter bir kadın olarak hatırlanan Azize hanım'ın ailesinin aldığı ''Eldem'' soyadı eşi İsmail Hakkı bey tarafından da benimsenir.Dört çocukları olan bu çiftin kızları Galibe hanım Atatürk'ün yakın dostlarından Pirlepeli Fethi Okyar ile evlenmiş. Çiftin üç oğlundan Sadi Eldem, Enver Paşa'nın kardeşi Kamil Killigil ve Naciye Sultan'ın damadıdır.


Azize Eldem


Nermin Okyar'ın eşi Prof. Sami Kırdar'ın amcasının oğlu Lütfü Kırdar:


Sadi, Vedat ve Sedat Hakkı Eldem

Rana Killigil



MUSTAFA MAZLUM BEY

Sadrazam İbrahim Ethem Paşa'nın 1851 yılında dünyaya gelen üçüncü oğlu Mustafa Mazlum, Galatasaray Lisesi ve Bab-ı Ali  hukuk okulu olan Kavanin Dersanesindeki eğitiminin ardından Divan-ı Ahkam-ı Adliye'nin Mazbata odasında göreve başlamış altı yıl sonra da babası İbrahim Etem Paşa'nın büyükelçi olarak bulunduğu Berlin'e ateşe olarak tayin edilmiştir. İstanbul'a çağrıldıktan sonra Adliye Nezareti Fihrist ve İstatistik Kaleminin başına geçen Mustafa Mazlum bey 42 yıllık ömrünün geri kalanını da devlet dairelerinde adli ve mali meselelerde uzmanlaşmış bir bürokrat ve yönetici olarak geçirmiştir

Hazine-i Hassa'da muhasebeci olarak çalışan Mehmet Cemal bey'in kızı Fatma Saime hanım ile evlenen Mustafa Mazlum bey'in bu evlilikten dünyaya gelen kızı Fethiye hanım ünlü müzik adamı Cemal Reşit Rey'in annesidir.


Ahmet Reşid Rey ve çocukları


Fethiye Reşid Rey'in kızı Semine hanım, Rodoslu Damat Fethi Ahmet Paşa'nın torunu ve İngiliz Sait Paşa'nın kızı olan Fatma Saide hanım'ın gelinidir..  
Fethiye Reşid Rey'in damadı Kemal Said, Sadrazam Sait Paşa'nın oğludur

Mustafa Mazlum bey'in kızı Fethiye Reşit Rey ve Sadrazam Sait Paşa'nın torunları olan Sada hanım'ın ilk eşi Münip Ser'in kızkardeşinin torunu Engin hanım, Karakaş Cemaatinden Hamarat ailesinin gelinidir.Münip Ser'in diğer kızkardeşinin  kızı Nazime Alpan'ın kayınvalidesi Rabia hanım, Mesut Yılmaz ve Tuncel Kurtiz'in anneanneleri Hatice Oğuz ve Vasfiye Özbarlas'ın  kardeşidir.

 

HALİL ETHEM ELDEM

Sadrazam İbrahim Ethem Paşa'nın oğullarından Halil Edhem,1861 yılında İstanbul'da dünyaya gelir.Burda başladığı orta öğrenimini babasının elçi olarak bulunduğu Berlin'de tamamlayan Halil Edhem,ardından Viyana'da politeknik yüksek okulunda jeoloji ve kimya eğitimi görür İsviçre'ye geçerek Bern Üniversitesi Felsefe Fakültesinde doktorasını yaptıktan sonra 1885 yılında İstanbul'a döner ve ilk olarak Bab-ı Seraskeri Fabrikalar Nezareti muavinliğine tayin edilir.Ardından Erkan-ı Harbiyye-i Umumiyye Dairesinin tercüme şubesine geçer ve bu resmi görevlerinin yanısıra çeşitli okullarda kimya ve jeoloji eğitimi verir.Verdiği derslere yardımcı olarak ''İlm-i Maadin (Mineroloji) ve Tabakatü'l Arz'' isminde bir kitap yazar.İstanbul'da büyük tahribat yapan 1894 depreminden sonra da ''Hareket-i Arz'a Dair Bir Kaç Söz'' ismiyle küçük bir kitap yayınlar.Viyana Üniversitesi'nden hocası Fr. Toula ile birlikte Gebze ve çevresine yaptıkları gezide buldukları ve kendi adıyla anılan rynchonellaEdhemi ve acrocordicerashalili fosilleri sayesinde literatüre geçme başarısı gösterir.

Babasının ölümünden bir kaç ay önce ağabeyinin müdürü olduğu Asar-ı Atika Müze-i Humayunu'na (Eski Şark Eserleri Müzesi) müdür yardımcısı olarak atanan Halil Ethem Eldem 1909 yılında İstanbul Şehreminliğine tayin edilir ancak iki ay sonra kendi isteğiyle bu görevden ayrılır.Ağabeyi Osman Hamdi bey'in 1910 yılındaki vefanın ardından müze müdürlüğüne getirilen Eldem,Sadrazam Sait Halim Paşa başkanlığında kurulan ve imar faaliyetlerinin eski eski eserlere zarar vermesini önlemek amacıyla kurulan İstanbul Asar-ı  Atika Muhipleri cemiyetinin de kurucuları arasında yer alır.Bu derneğin Birinci Dünya Savaşında kapanmasının ardından Maarif Nezaretinin oluşturduğu Asar-ı Atika Encümeni isimli kuruluşun başına da Halil Ethem Eldem getirilir.1927 yılında Türk Tarih Encümeni'ne tayin edilen Eldem bu kuruluşun yayın organı Tarih Encümeni Mecmuasında Türk tarihiyle ilgili makaleler yayınlar ve Batıda yayınlanan kitapların tahlilini yapar.Samih Rıfat bey'in (Şair Oktay Rıfat'ın babası) 1933'teki vefatı üzerine onun yerine Türk Tarih Kurumu ikinci başkanlığına getirilir.Atatürk'ün isteğiyle başlanan Türk Tarihinin Ana Hatları isimli eserin hazırlık çalışmalarına katılır ve bu büyük eser için Anadolu Selçukluları Devrinde Mimari ve Tezyini Sanatlar başlıklı kısmı kaleme alır.
1 Mart 1931'de emekli olmasının ardından aynı yıl içinde İstanbul milletvekili seçilen Halil Ethem Eldem iki dönem bu görevi sürdürmüştür.1938 yılında hayatını kaybeden Eldem, ömrü boyunca Darüşşafaka ile ilişkisini kesmemiş ve bu kuruma yönetici olarak hizmet vermiştir.Bu alanda bir eğitimi olmamasına rağmen ağabeyleri Osman Hamdi ve İsmail Galip beylerin yanında yetişerek iyi bir müzeci ve Türk İslam sikke ve kitabeleri uzmanı olan Halil Ethem Eldem Türk kültür tarihinin önemli şahsiyetlerinden biri haline gelmiştir.



Halil Ethem Eldem



Halil Ethem Eldem'in damadı Büyükelçi Cevat Ezine'in amcasının eşi Mediha hanım, Nazım Hikmet'in halasıdır

Belkıs (Eldem) Ezine


                                                                           



İbrahim Ethem Paşa'nin birlikte eğitim için Fransa'ya gönderildiği Koca Hüsrev Paşa'nın yetiştirdiği çoçuklardan Ahmet bey, Barbet'in hazırlık okulunun ardından girdiği denizcilik okulunu başarıyla bitirmiş ve Fransayla, Meksika-İspanya arasında geçen Saint Jean d'Ullua Savaşındaki başarısından ötürü 1838'de Fransa Kralından Commandeur nişanını alarak bu ödüle layık görülen ilk Türk olmuştur.Osmanlı Devleti de bu başarıyı Yüzbaşı rütbesindeki Ahmet Ağaya iftihar nişanı vererek takdir etmiştir.

Osmanlı İmparatorluğunun son bilimsel gelişmeleri takip etmek amacıyla  Avrupa medeniyetinin merkezi haline gelmekte olan Fransa'ya öğrenci gönderme projesi, Fransa tarafından Osmanlı İmparatorluğu üzerinde nüfuzunu artırma fırsatı olarak görülmüş, her iki taraf için de kazançlı olduğu görülen bu proje çerçevesinde 1839 Tanzimat Fermanı ve 1856 Islahat Fermanı arasındaki sürede 26'sı Müslüman 17'si gayrı müslim olmak üzere tam 43 Osmanlı Vatandaşı  eğitim için Fransa'ya gönderilmiştir.Osmanlı Vatandaşlarının sürece bakışını anlatan önemli bir nokta da Arap Milliyetçisi cemiyetlerin, Türk, Ermeni ve Yahudiler Fransa'ya eğitim almaya gönderilirken Arapların bu fırsattan yararlanamamasını Osmanlının Araplara yönelik ayrımcılık faaliyeti olarak görmesidir..





Kaynaklar:


Taha Toros arşivi