''Bu blogda yayınlanan yazılar 5486 sayılı fikir ve sanat eserleri kanununun koruması altındadır.Blog sahibinin izni olmaksızın blog yazıları kısmen veya bütün olarak alıntılanamaz''

16 Ekim 2020 Cuma

SABETAYCI CEMAAT İÇERİSİNDEN İFŞALAR -1

                                                          

                                                              NAZİF ÖZGE İTİRAFLARI


Büyük Doğu gazetesinde 1952 yılında tefrikalar hâlinde yayımlanan bir yazı dizisinde Sabetaycı cemaat içerisinden Nazif Özge, daha önce pek de rastlanmayan bir şekilde cemaat ile ilgili bilgiler verip cemaatin gelenekleri, ritüelleri ve cemaatle o dönemde yaşadığı sorunlarla ilgili bilgiler veriyordu...

“Ben Dönme’yim, Selanik Dönmeleri’nden… Fakat tamamıyla hidayete gelmiş bir insanım. Size Dönmelerin bütün esrarını ifşa edeceğim” diyerek başlıyor.

Nazif Özge’nin verdiği bu bilgiler, 24-31 Temmuz 1952 tarihli Büyük Doğu gazetesinde yayımlanmıştır. Daha sonra bu bilgileri, Rıfat N. Bali, Tarih ve Toplum dergisinin 2002 yılındaki özel sayısında yayınlamıştır.[1]

 

Bu yazıda Nazif Özge’den yola çıkarak pek bilinmeyen, önemli bir aileyi tanıyacağız.

Nazif Bey, “Ben, Nazif Özge isimli bir Selanikliyim, yani Dönmelerden... Dönmeler arasında eşine tesadüf edilmez bir şekilde Allah’a ve Res’ul’e bağlı olduğum için bu yolun tek müdafiiyim [savunucusuyum]. Gazetenize Dönmelerin, Dönmeliğin, Dönmeliğe ait bütün ticarî, malî, ruhî, dinî, siyasî tertipler ve hiyanetlerin iç yüzünü ifşa etmeyi üzerime alıyor ve sırf Allah ve Türk milleti adına taahhüt ediyorum” diyerek başlıyor. 

Nazif Özge’nin ifşaatları zaman içerisinde birçok yerde yayımlandı. Eşine tacavüz edilmek istendiği, bunun Dönme usulünce hamile bırakılmak için yapıldığı, keza tecavüz etmek isteyenlerin Dönme inancına göre Tanrı’nın soyundan geldiklerine ve doğacak çoçuğun Allah’a yakın olacağına inanıldığı; kendisine bizzat Akil Kibar tarafından söylenmiş.

Büyük Doğu gazetesi, Dönmelerin ruhani büyükleri kimlerdir?” diye soruyor. Nazif Bey, derin bir biçimde düşündükten sonra tek tek anlatmaya başlıyor:

“Eski Maliye Nazırı Cavit Bey’in kardeşi Şefkati Bey’dir. Dönmeler, onu, hâşâ, Allah’ın soyundan gelmiş kabul ederler. Yetmiş yaşlarındadır. Dönmelere, isim-soyisimlerini o takar. Kendisinin soyu, “Roz”dur. Onlara göre Allah’ın soyu da Roz’muş...” 

Burada şunu belirtmek gerekiyor: Dönmeler içerisindeki “Karakaş” kolunun inancına göre, Osman Baba (Baruhya Ruso), Tanrı’dır. Osman Baba’nın soyundan gelenler de, bundan dolayı, “Tanrı soyundandır”.


 [1] Rıfat N. Bali, Seferad Yahudileri Büyük Ödülü’nün 2009’daki sahibi ve aynı zamanda önemli bir araştırmacıdır.

            

                                  MEHMET CAVİT BEY VE GERÇEL AİLESİ

Devam ediyoruz...

Eski Maliye Nazırı Mehmet Cavit Bey, 1875 Selanik doğumludur. Cavit Bey’in babası, Naim Bey’dir. Naim Bey, Selanikli bir tüccardır ve Pakize Hanım’la evlidir. (Naim Bey ve Pakize Hanım, kardeş çoçuklarıdır.) Üç erkek çoçukları vardır. Erkek çoçuklar, sırasıyla Mehmed Cavid, Mustafa Şefkati ve İsmail Kazım’dır...

(Sabetaycılarda soyağacı çok önemlidir; kayıtları çok sağlamdır ve soyağacına sadece erkekler yazılır.)

Mehmet Cavit Bey’in hayat hikayesi ilginç ve oldukça hazindir. Kısa ömründe yalnız bir çocuğu olmuştur: Yazar Osman Şiar Yalçın...

Soner Yalçın’dan dinleyelim: “Selanikli Cavit Bey ölüme gitmeden önce oğlu Osman Şiar’ı, yakın arkadaşı gazeteci Hüseyin Cahid Yalçın’a emanet etti. Osman Şiar’ı Hüseyin Cahid Yalçın büyüttü ve ona kendi soyadını verdi.”[1]

 

               OSMAN ŞİAR YALÇIN, BABASI MEHMET CAVİT BEY’İ ANLATIYOR

 

Mehmet Cavit Bey’in eşi, daha küçükken alınıp saraya yerleştirilen ve II. Abdülhamid’in ‘cici bebek’ dediği Çerkes Aliye Nazlı Hanım’dır. Aliye Nazlı Hanım, Mehmet Cavit Bey’den önce Şehzade Burhanettin Efendi ile bir evlilik yapmış bu evlilikten Osman Ertuğrul Efendi doğmuştur. Osmanlı İmpratorluğu yıkılıp, hanedan sürgüne gönderilince, Aliye Nazlı Hanım, Şehzade Burhanettin Efendi’den boşanıp 1921’de  Mehmet Cavit Bey ile evlenmiştir. Bu evlilikten 25 Ekim 1924 doğumlu Osman Şiar Yalçın olmuştur. Mehmet Cavit Bey’in eşi Aliye Nazlı Hanım’ın ailesi hakkında, Çerkes asıllı olmalarının dışında pek bilgi yoktur: “Annem teyzesinin çocuklarından başka kimseyi bilmezdi.

Babasının adının da Hüseyin olduğunu bilirdi, o kadar” der.

 

Mehmet Cavid Bey, idam edilmeden önceki süreçte, özellikle de Osmanlı maliyesi için her daim aranan birisi olmuştur. Mülkiye’den mezun olan, Feyziye Mektepleri’nde müdürlük ve öğretmenlik yapan, Selanik ve Çanakkale mebusu olarak Meclis’te yer alan, çeşitli defalar Maliye Nazırlığı’na getirilip görevden ayrılan Cavit Bey, aynı zamanda sıkı bir İttihat ve Terakki’cidir: “Babam, Ahmet Şuayb ve Rıza Tevfik’le beraber İktisadiye dergisini çıkardı. Nadir iktisat bilenlerden biri idi. Talat, Enver ve Cemal Paşalar’ın yakın dostu, İttihat Terakki’nin komitacı takımındandı. İttihat Terakki’nin vatanı kurtaracağına inanıyordu…”

 

M. Cavit Bey, 26 Ağustos 1926’da, Atatürk’e suikast düzenleyenler arasında adı geçtiği için İstiklal Mahkemesi kararı ile idam edilir.[2] 

M. Cavit Bey’in mezarı, DP iktidarında Celal Bayar’ın emriyle bulunup 1950 yılında Cebeci’ye taşınmış.[3]

M. Cavit Bey’in arkasında bıraktığı iki kardeşi Mustafa Şefkati ve İsmail Kazım beyler, soyadı kanunundan sonra Gerçel” soyadını alırlar..

 

Gerçel ailesi, söz konusu cemaat içerisinde önemli bir ailedir. Nazif Özgenin dediği gibi, soyları Osman Baba’ya dayanır. Gerçel’ler, Koyuncu, Birder, Mısırlı, Dilber, Şamlı, Yasa, Arısal, İmre, Kocademir ve İşmen’lerle akrabadırlar.

 

Bu aileler, Karakaşlar içerisinde en önemli ailelerdendir; hepsinin soyu ya Osman Baba’ya ya da Sebatay Sevi’ye dayanıyor. Gerçel ailesi, baba tarafından Koyuncu ailesi ile, anne tarafından Osman Baba ile akrabadır. Bu ailelerin tümünün aile mezarlığı Üsküdar’daki Bülbülderesi Mezarlığı’ndadır.

 

Mustafa Şefkati Gerçel, 1950’li yıllarda Sabetaycıların Karakaş kolunun ruhani lideridir. 1880 doğumludur. Mustafa Şefkati Gerçel, 1974 yılında vefat etmiştir. Bülbülderesi Mezarlığı’nda gömülüdür.

 

Küçük kardeşi İsmail Kazım Gerçel ise, 1882 doğumludur. Gerçel Çorapları’nı üretmiştir. 1949 yılında vefat etmiştir. O da abisi gibi eşi ile birlikte Bülbülderesi Mezarlığı’nda gömülüdür.

 

Nazif Özgenin verdiği bütün isimleri araştırdığımızda, aileleri ile birlikte, tıpkı Gerçel’ler gibi, istisnasız Bülbülderesi Mezarlığı’nda gömülüdürler.

 

Bülbülderesi Mezarlığı’nın önemi şuradadır: Buraya Sebatay Sevi ve 26 halifesinin soyundan olmayan kimse gömülemiyor. Buradaki aileler cemaatin en önde gelen aileleridir. Sebatay Sevi ve 26 halifesinin soyundan olmayan Sabetaycı aileler ise; Feriköy, Aşiyan, Zincirlikuyu, Karacaahmet gibi mezarlıklarda, cemaate ait adalara gömülmektedir.

 

Gelelim Nazif Özgeye...

 

Nazif Özge, şimdiye kadar cemaat içerisinden cemaat ile ilgili dini ritüelleri, cemaatin önemli kişilerini, yaşantılarını, bu önemli ailelerin yattıkları mezarlıkları ve hatta mezartaşlarının şekillerini bile Büyük Doğu gazetesine anlatan kişidir ve dışarıya cemaat içerisinden bilgi sızdıran en önemli kişilerdendir.

 

 Peki, Nazif Özge’ye ne oldu?

 

1952 yılında Büyük Doğu gazetesine verdiği bilgilerden sonra ortadan kayboluyor... İlginç olan, onun da Bülbülderesi Mezarlığı’nda yatmasıdır… “Cemaat içerisinden Allah’a ve Res’ul’e bağlı tek kişi olduğum için bu bilgileri veriyorum” diyen birisinin öldükten sonra “küfürde” gördüğü akrabalarıyla kucak kucağa aynı mezarlıkta yatması ilginç değil mi?

 

Özge ailesi, Bilget, Susmuş, Demir ve Erdik aileleri ile akrabadır. Tahmin edebileceğiniz gibi, bu akrabalık ilişkilerini Bülbülderesi Mezarlığı’ndaki mezartaşları ve yayımlanmış ölüm ilanlarından çıkarıyoruz.

 

                                GERÇEL VE ÖZGE AİLESİNE AİT MEZARTAŞLARI

 

                                        (Bülbülderesi Mezarlığı’nda çekilmiştir.)








[1] Soner Yalçın, Efendi (İstanbul: Doğan Kitap, 2006): s. 321.

[2] Cemal A. Kalyoncu, Aksiyon (Yıl:10, Sayı: 499-30: Haziran 2004).

[3] III. Cumhurbaşkanımız Celal Bayar, bazı internet sitelerine göre 33. dereceden masondur. Bayar, Britannica’ya göre ilkokulu Alliance Israelite tarafından yönetilen Fransız okulunda okudu. Museviliğin Karaim (Karailer) inanışından, Hazar Türkleri’nden olduğu iddia edilir. Bülbülderesi Mezarlığı’nda yatan bazı aileler  ile akrabadır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder